BAŞKASINA SEVİNEMEMEK
İnsanoğlunun problemlerinden bir diğeri de bu. İnsanlar başkalarının kazançlarına, başarılarına, sevinçlerine onlarla beraber sevinemiyor. Hatta bazen belli ölçüde bu durumlardan rahatsız bile olabiliyorlar. Nasıl ki acı konusunda kesin bir empati yeteneğimiz yoksa yani acı çekenin tam manasıyla ne yaşadığını anlayamıyorsak mutluluk konusunda da aynı duyguyu yaşamamız beklenemez zaten. Fakat yine de bir arkadaşımın yıllardır elde etmek için uğraştığı şeyi sonunda elde etmesi bende de olumlu bir duygu uyandırmalı. Mutluluğuna eşlik edebilmeliyim. Bunu belli ölçüde hissedebilmeliyim. Fakat bunun yerine insanlarda tepkisizlik ve donukluk gözlemliyorum.
Bunun sebebinin insanların safi kötülüğü olduğunu düşünmüyorum. Böyle bir sınıf da vardır elbette ama insanları böyle bir benmerkezciliğe iten şeyin genellikle cesaretsizlik ve hareketsizlik olduğunu düşünüyorum. İnsanlar kendilerinde olan meziyetleri hayata geçirmediğinde, benzer meziyetlere sahip insanların bu meziyetleri hayata geçirmesi karşısında bir burukluk yaşıyorlar. Bu da o kişilerle mutluluklarını paylaşmalarını engelliyor. Ya da meziyetler farklı olsa da kendi olabilmiş, kendi potansiyellerini hayata geçirmekte olan bir insanın enerjisi diğer insanlara kullanmadıkları potansiyellerini hatırlatıp onları rahatsız edebiliyor.
Bu kişilerin problemi, kendilerini ortaya koyamamaları; cesaretsizlikleri ya da gayretsizlikleri sebebiyle yeni adımlar atamamalarıdır. Her insanın sosyoekonomik durumunun farklı olduğunu ve bazen bunun da bir engel oluşturabildiğini biliyorum. Bazı insanların bazı şeyler için daha fazla çaba sarf etmesi gerektiğini biliyorum. Fakat her insanın bulunduğu konumdan bir adım ileri gidebilecek bazı olanakları olduğunu da biliyorum. Bazı farklılıklar sebebiyle benzer noktalara gelebilmek uzun sürecektir belki. Hatta belki imkansızdır. Fakat insanların gözden kaçırdıkları bir konu var ki, herkes kendi kabı ölçüsünde büyüdükçe aynı coşkuyu, heyecanı ve sevinci yaşıyor ileriden gidenle. Çünkü mevzu durağanlıktan ve aynılıktan kurtulup hayatta bir yenilik yapmak, bir farklılık yaratmak ve kalıbımızı bir numara genişletmek.
Kendi gerçekliğini yaratabilmiş, kendi olabilmiş, kendi hayatını sahiplenip elindeki imkanlar doğrultusunda hayatını güzelleştiren ve potansiyellerini sergileyen insanlar mutludurlar. O yüzden başkalarının da mutluluğuna sevinebilirler. Başkasının başarısı, kazancı, ilerleyişi onları rahatsız etmez. Çünkü onlar da bir ilerleyişin içindedirler zaten. Hatta yanlarında kendi gibi, benzer çabalarda ve ilerleyişte olan insanlar olsun isterler. Çünkü ancak o kişiler onları baltalamaz, aksine beraber ilerlemenin keyfini yaşarlar.
Görülmeyen ve yok sayılan potansiyelin böyle etkiler yapması çok doğaldır. Hatta ölü taklidi yapmasından iyidir bile. Bu sayede görülmenin yollarını arar çünkü. Bu noktada kişi duygularını iyi takip etmeli, nerede sıkıntılı bir durum görürse orayı mercek altına almalı ki ruhunun ihtiyacını bulabilsin ve sonrasında korku ve utancını bir kenara atıp harekete geçebilsin. Olmak istediği insan olmak, özgür bir kimlik geliştirmek, kendi özgünlüğünü ortaya koyabilmek ve nihayetinde kendine özgü bir hayat yaratabilmek için…
Bu noktada bir eşik var: İmrenmek ve haset eşiği. Kişi gıpta ettiği şeyin farkında olup bunun için eyleme geçerse bu etkileşim birinin ona örnek olması ve onu büyütmesi şeklinde gerçekleşmiş olur. Fakat başkasında kendini rahatsız eden şeyin sebebini bulmamış ve harekete geçmemiş insanın gıptası zamanla hasede döner. Bunun sebebi kişinin atalette kalması, hayatında bir değişiklik yapmamasıdır.
Oysa hareket, değişim ve dönüşüm insanın içindeki sıkışmış enerjiyi açığa çıkarır. İnsana kendi rolünü oynamanın keyfini yaşatır. Kendi rolünü güzel oynayan bir insan, rol arkadaşlarının da rolünü güzel oynamasından keyif alır. Başarılı bir oyun, herkesin kendi rolüne odaklanıp onun hakkını vermesiyle mümkündür. Sosyal hayatın güzelliği de burada başlar.
Ayrıca hata yapmakta ve başarısız olmakta da hiçbir beis yoktur. Emin olun eleştiri için fırsat kollayanların aksine düştüğünde beraber gülebilecek ve sonra tekrar ayağa kalkıp kulvarları farklı bile olsa beraber ilerleyebilecek eşlikçilere ihtiyaç duyan bir sürü insan var. Zaten birliktelik, etkileşim ve paylaşım yoksa tüm bunların ne anlamı var?