KİTAP

GÖLGEYLE BULUŞMA

Gölge, insanın bu yaşına kadar reddettiği, görmezden geldiği, bilinçdışına ittiği iyi ve kötü özelliklerine verilen isimdir. Kişinin arkasında taşıdığı görünmez bir çuvala benzetilir. Ne kadar doluysa içi, kişiye o kadar ağırlık verir ve kişiden o kadar enerji sömürür. İlk çocukluk çağında anne ve babamızın (bizi yetiştirenlerin) tepkisine göre kişilik oluştururken başlar çuval dolmaya. Onların beğenmediği özelliklerimiz çuvala atılır. Fazla sesin çıkıyorsa ve bu hoş karşılanmıyorsa atarsın bu özelliğini çuvala. Ya da başarısız olmak bir seçenek bile değilse ailende, başarısızlık tiksineceğin bir şey olarak girer çuvala.

 Daha sonra okula başlarsın ve arkadaşlarına, öğretmenlerine göre şekil alırsın. Bu süreçte de hoşa gitmeyenler çuvala atılır. Nihayetinde ilk gençlik çağlarında kişiliğin, çoğunlukla çevrenin normlarına göre şekillenmiş olur.

Elbette bu süreçte gerçekten yanlış olan özelliklerini de törpülemiş olabilirsin. Ama bunun derecesini kontrol etmekte fayda var. Çünkü mevzu biraz da denge ile ilgili. Her özelliğin dengelenmiş halinden fayda sağlarız. Öfkenin, nefretin, hırsın, sakinliğin, asosyalliğin hatta kibrin bile dengeli halinden fayda sağlayabiliriz.

Peki ne gibi şeyler gölgemiz olabilir? Korkaklık, cimrilik, pasif-afresiflik, kibir, öfke, nefret, kıskançlık, utanç, itaatkarlık, kötümserlik, inatçılık, zalimlik, sahtekarlık, gösterişçilik hırs, açgözlülük, tembellik, haz düşkünlüğü, kin, bağımlılık, doyumsuzluk gibi şeyler… Hiç kimse bu özelliklerin kendinde olduğunu kabul etmek istemez ve bu sebeple de yansıtma yaparız. Gölgemizdeki bu özellikler çoğunlukla etrafımızda anne babamızda, kardeşlerimizde, eşimizde, çocuğumuzda ve iş arkadaşlarımızda karşımıza çıkar. Onlarda olup bizde sebepsiz yere aşırı duygular uyandıran özellikler çoğunlukla bizim gölgemizdir. Diğer insanlarda her sevmediğimiz özellik gölgemize işaret etmez. Sevmediğimiz ama katlanabildiğimiz özellikler gölgemizi oluşturmaz. Ön yargılı olduğumuz, iğrendiğimiz, kınadığımız, nefret ettiğimiz ve bizde öfke uyandıran özelliklerde gizlidir gölgemiz. Bu açıdan bizde bu duyguları uyandıran özelliklere ve insanlara dikkat kesilmekte fayda var.

Eşinin sakinliği seni çıldırtıyorsa içindeki sakin kalma ihtiyacına işaret ediyor olabilir bu durum. Ya da öfkesinden rahatsızsan içine attığın tepkilerin, bastırdığın öfkenin bir işareti olabilir bu. İş arkadaşının korkaklığından nefret ediyorsan, bu içinde gizlediğin korkulara işaret ediyor olabilir. Yüksek sesle konuşan insanlardan nefret ediyorsan, içinde bastırdığın sesine işaret ediyor olabilir bu durum. Fazlasıyla aktif bir insanda seni rahatsız eden bir şeyler varsa, belki de içindeki hareket etmeye can atan parçanın bir mesajıdır bu sana. Kurnaz insanlarda nefret ediyorsan arada kurnazlık yapma huyun olduğunu kabul etmen gerekebilir. Pasifliğinden rahatsız olduğun kardeşin sana sakin kalmaya ihtiyacın olduğunu hatırlatıyor olabilir.( Kitap bu kısımda ayrı ayrı eş ve gölge, kardeş ve gölge, iş hayatı ve gölge ve siyasette gölge gibi başlıklar ele almış ve harika tespitleri var.)

Gölgenizi bulmak için kitabın size sunduğu bazı yöntemler var. Bunlardan en kapsamlısı şu: Diğer insanlarda sevmediğiniz özelliklerin listesini çıkarıyorsunuz ve daha sonra içinden en nefret ettiklerinizi, tahammül edemediklerinizi seçiyorsunuz. Daha sonra diğer insanlarda beğendiğiniz özellikleri listeliyorsunuz ve onların içinden de en hayranlık uyandıranları, ben böyle olamam dediklerinizi işaretliyorsunuz ve işte size gölgeniz.

Ya da size yakın birilerinden kendi gölgenize dair geri dönütler istiyorsunuz. Zira gölge biz hiç fark edilmiyor sansak da dışarıdan rahatlıkla fark ediliyor. Bir diğer yöntem aşırı tepkilerinizi kayıt altına almak ve altta yatan duyguyu açığa çıkarmak. Bunun için bir aşır tepki günlüğü tutabilirsiniz. Aynanın karşısına geçip kendinizi eleştirebilir, sonra bu eleştirilere cevap verebilir ve sonra tekrar eleştirebilirsiniz. Ayrıca rüyalara bakmak da gölgeyle yüzleşmenin önemli yollarından bir tanesi.

Kitap gölgenin fark edilmesi ve kabul edilmesi gerektiğini söylüyor. Çünkü kitaba göre bu gölge yaratıcılığımızın ve orijinal kimliğimizin kaynağı. Gölgeni al ve olduğu gibi hayata geçir demiyor. Onu doğru yönlere kanalize et ya da dönüştür, uygarlaştır ve kişiliğine entegre et diyor. Yok saydığımız her şeyin içerde bir yerlerde büyüdüğünü ve fark edilip kabul edilmezlerse ilerde büyük felaketlere sebebiyet verebileceğini söylüyor. Yani gölgeye bir şekilde kendini ifade etme şansı vermemiz gerekiyor.

Örneğin öfkeli ve şiddete meyyal bir insan o öfkeli tabiatı reddetmek veya bastırmak yerine boksör olabilir ya da sıradan bir birey saldırgan olmadan içine de atmadan sağlıklı bir şekilde öfkesini ifade etmeyi öğrenebilir. Asosyal bir insan belki sanatçı ruhludur ve enerjisini yalnızlıktan alıyordur. Kendini çizimleriyle ifade etmeyi seçebilir. Sahnede olmayı seven bir insan gerçekten altını doldurduktan sonra iyi bir dansçı, konuşmacı ya da oyuncu olarak sahneye çıkabilir. Cimri bir insan iyi bir muhasebeci, bankacı veya ekonomist olabilir. Bununla beraber belli aralıklarla bazı bağışlar yaparak bu cimriliğini törpüleyebilir. Kibirli bir insan küçümsediği insan gruplarıyla iletişim kurarak bu yönünü törpüleyebilir. Belki bunu yaptığı işte ya da kişiliğinde kendinden eminliğe ve omurgalı bir duruşa çevirebilir. Pasif agresifliği dönüştürmenin yolu bunu kabul edip harekete geçmektir. Aşırı itaat, her zaman içinde büyük isyanlar barındırır. Bu sebeple dengelenmesi gerekir. İtaat ettiklerimizin bir kısmından özgürleşmemiz gerekir. Zaten ne konuda aşırıya kaçmışsak diğer tarafa doğru gitmek için bir istek vardır içimizde. Bu isteği dinlersek ve öteki ucun da aşırısına gitmeden durmayı bilirsek yolda bir yerlerde ‘işte aradığım buydu’ deme ihtimalimiz çok yüksek.

İnsanın kendini bu denli derinlemesine irdelemesi kolay değil. Fakat iyi haber şu: İnsan bir kez gölgesi ile yüzleşirse bundan sonra oluşacak olan gölgelerini fark etmek, onlarla yüzleşmek ve onları ehlileştirmek çok daha kolay olacaktır. Ayrıca bunu yapabildiğimiz ölçüde insanlarla olan ilişkilerimiz de daha sağlıklı bir zemine oturmuş olacak. Çünkü artık gerçekten neyi sevmiyor olduğumuzu ve neyin de bizi bizde altta yatan sebeplerden ötürü tetikleyerek bizde nefret uyandırdığını ayırt etmiş olacağız. Özetle gölgemizle buluşmak bizi sırtımızdaki yüklerden büyük oranda kurtaracak ve kişiliğimizi özgürce ve benliğimize uygun bir şekilde yeniden tasarlamamıza katkı sağlayacaktır.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir