İYİLİK YANILSAMASI
Biz insanoğlu zannediyoruz ki çok çalışırsak kötülük ve iyiliğin savaşını iyilik kazanacak ve dünya cennet gibi bir yere dönüşecek. Bu düşünceye nasıl bu kadar kolay inanabildik? Dünya tarihinin hangi döneminde mutlak iyilik egemen oldu dünyaya? Ya da hangi döneminde mutlak kötülük galip geldi? Ne zaman savaşılmayan bir dönem oldu? Ne zaman sınıfsal ayrımın olmadığı, her insanın eşit olduğu bir dünya düzeni kuruldu? Ya da ne zaman milletler birbirinin toprağına, kaynaklarına göz dikmeden kardeşçe yaşadı? Neye dayanarak mutlak iyilik bekledik insanlardan? Nerden biliyoruz ki insan özü itibariyle iyidir? Ya değilse?
İnsan dünyaya tüm düzenden ve tarihten bihaber olarak geliyor. Tüm düşmanlardan ve tüm dostlardan… Sonra aileler, toplum, kültür, inanç ve devlet yavaş yavaş, aşama aşama ona dostunu, düşmanını öğretiyor. Neden kendisinin daha önemli olduğunu öğretiyor. Zamanında nasıl da haksızlığa uğradıklarını öğretiyor. Ve sonra biz bu insandan mutlak iyi olmasını, herkesi eşit görmesini ve tüm dünya kardeşçe yaşasın istemesini bekliyoruz. Mümkün mü?
İşte bu yüzden mahalle yanarken saçını tarayan deli kız gibi kendimle uğraşıyorum. Bana yüklenen onca düşünceden, ön kabulden arınıp kendi düşüncelerimi yaratamazsam bu topluma ne katkım olur ki? Dahası genel kanıya göre şekil değiştiren bir kitleden ne farkım olur? Ben kendimi izole edemeden kime ne faydam dokunur? Benim kendimi değiştirmem demek belki dünyaya gelen bir çocuğun önyargısız bir ortamda yetişmesi demek. Belki hayatımda temas ettiğim birkaç kişinin omzundaki bazı önyargılardan kurtulması demek. Sonra kelebek etkisiyle bunun yayılması…
Peki olur mu gerçekten? Bu şekilde yaparak dünyayı cennete çevirebilir miyiz? Öncelikle insan tabiatının yapısı sebebiyle bunu mutlak surette başarabileceğimizi düşünmüyorum. Çünkü nihayetinde bir yönüyle biyolojik bir varlığız ve aç kalan ya da güvende hissetmeyen her insan o yönüyle harekete geçmeye başlar.
Öte yandan bazı değer yargılarıyla kendimizi eğitebilen ve onlara uygun davranabilen bir varlığız da. O zaman düşünsel anlamda bunu başarabilir miyiz? Yani bir bilinç sıçramasıyla? O da şu sıralar zor gözüküyor. Çünkü insanların zihinleri çok büyük manipülasyonların esiri şu an. Bir dinin, bir siyasi görüşün, bir ideolojinin kıskacında, onların istediği şekilde düşünüp onların istediği şekilde yaşıyor. Düşünmüyor. Kendi düşünceleri yok. Aslında düşünmeye vakit de yok modern hayatlarımızda. Hal böyle olunca hiç kimse inancından, ideolojisinden, kültüründen, milliyetinden arınıp saf insanlığıyla bakamıyor karşısındakine. Bu yüzden de günah keçisi bitmiyor dünyada.
Kitlelerin zihinlerinin baskısı altında kaldığı manipülasyonu iliklerime kadar hissediyorum dünyanın bu günkü haline baktığımda. Boğulmak gibi bir his bu. Ve ne yazık ki değişim insanların birey birey sahip oldukları ön kabullerden sıyrılıp önce kendini nötrlemesine, tabiri caizse sıfırlamasına bağlı ve yine ne yazık ki bu süreç oldukça zorlu bir süreç. Çünkü insanlar böyle bir ihtiyaç hissetmiyor şu anda.
Ayrıca bu konu düşünsel olduğu kadar duygularla da alakalı. Bizi kitlelerle hareket etmeye zorlayan şey bir gruba ait olup bunun üzerinden değerli hissetme, kabul görme, onay alma ihtiyacı. Sevilmek istiyoruz ve daha çocukluğumuzdan itibaren esiri olduğumuz ideolojinin bu olursan değerlisin, bunu yaparsan iyi birisin, bu şekilde davranırsan bizdensin ve ancak o zaman sevilmeye değersin telkinleriyle yetişmiş insanlarız biz. Varoluşumuzla değerli olduğumuzu söyleyen olmadı bize daha önce. Bir başkasına zarar vermediğimiz sürece iyi olduğumuzu söylemediler. İyi ve kötü çok çetrefilli kavramlar. Bir türlü birbirinden ayrılmıyor ve biz de bir türlü yolumuzu çizemiyoruz. Kafamız çok karışık. Öyle olunca kitlelerin aktığı göne akmak bize kendimizi en emin hissettiren yol oluyor ve bu da bizi manipülasyona açıyor, kalıpların kucağına düşürüyor.
Velhasıl belki de düşünsel arınma kadar bazı kalıplardan arınmış şartsız sevgi ve kabul gördüğümüz ortamlara da ihtiyacımız var. Dünya mutlak iyi bir yer olur mu bilemem ama bu günden daha iyi ihtimaller olduğunu biliyorum ve onun için çalışmaya devam edeceğim. Bana göre insan tabiatı itibariyle ne iyidir ne de kötü. Tabiatı, dünyaya geldikten sonra yoğurulduğu insanlık hamuruna göre şekilleniyor. Bu sebeple elimizde güzel ihtimallerin potansiyeli var. Ama bir de uyuyan bir kalabalık.