
MAHALLE YANARKEN SAÇINI TARAYANLAR
Teknolojinin hayatımıza girmesiyle vicdanlarımız tüm kapasite çalışmak zorunda kalmaya başladı. Önceden olsa insanlar en fazla yan köydeki olumsuz yaşantılara üzülürken biz öyle zamanlar oluyor ki normal bir güne uyanamıyoruz. Her gün farklı bir felaket. Ama kentimizde ama dünyanın öbür ucunda. Bu sebeple her yaşanan olayın ağırlığını kalbimizde taşımaktan vicdan yorgunu olup çıkıyoruz. Durumlar karşısında yapabileceğimiz bir şey varsa yapıyoruz belki ama çoğu zaman doğrudan yapabileceğimiz bir şey de olmuyor. Yapabileceğimiz tek şey üzülmek ve yas tutmak oluyor. Bu yas süreci uzun sürdüğündeyse ne bir şey yapacak isteğimiz ne de mecalimiz kalıyor. Hayata umutsuz bakmaya başlıyoruz. Bu durum da bizi atalete düşürüyor.
Her çağ kendi içinde farklı felaketlerle savaşmıştır aslında ama kastettiğim zihnimizin her gün birbirinden bağımsız birçok yerde olan felaket haberlerine maruz kalması ve bunun zihnimize etkisi. Bu açıdan, sağlıklı kalmak için duygu dünyamıza olayları filtreleme yaparak almamız gerektiğini düşünüyorum. Evet dünyanın nabzını tutabilecek kadar gündemi takip etmeliyiz ama fazlası miskinlikten, tembellikten ve umutsuzluktan başka bir şey getirmiyor insana.
Bununla beraber pasif bir yas içinde öylece beklemek değil ayağa kalkıp bir şeyler yapmak gerektiğini de düşünüyorum. Tabii ki bunu dışarıdan bir göz olarak söylüyorum. Yani felaketin seyircisi bir göz olarak. Yaptığımız bu şey o an o duruma faydası olmayan bir şey olabilir. Olsun. Yapabileceğimiz şeylerin bir sınırı var ve her yaptığımız bu güne çözüm olmayabilir. Ama bu güne çözüm değil diye o şeyden vazgeçmek hem kendi varoluşumuzdan hem de yarınlarımızdan vazgeçmek demek aslında. Böyle anlarda neyi iyi yapıyorsak sadece onu yapmalıyız.
Öte yandan ayağa kalkıp bir şeyler yapmaya girişen insanları taşlayan atalet sevici bir grup da var. Bu kişiler, bu insanları yas tutmamakla suçluyorlar. Bu yas denilen şeyin illa dışarıdan bakıldığında görülmesi gerektiğini düşünüyorlar. Uzun soluklu pasif bir yası bir erdem olarak görüyorlar. Onların bu eleştirileri, harekete geçecek insanların geçmesini engelleyebiliyor. Halbuki yarınlarımızı inşa edebilecek duruş, bu değil.
Bu sebeple insanları eğer doğrudan yangını söndürmeye yardım edecek imkanları yoksa mahalle yanarken saçını taramaya davet ediyorum. Önce bir saçımızı tarayalım, ardından işe koyulalım. Kimde ne beceri varsa döksün eteğinden. Kim neyi iyi yapıyorsa onu yapsın ve onunla katkı sağlasın dünyaya.
Kurtarırsa dünyayı mahalle yanarken saçını tarayanlar kurtarır. Çünkü yalnız onların geleceğe dair ümitleri vardır.
E, dünya da zaten hep yanmaktadır.

