DENEMELER

MERHAMET AMA KİME?

Dünyadaki hemen hemen tüm dinler, ideolojiler ve düşünsel yaklaşımlar merhameti temel değerlerden kabul eder ve içselleştirmemiz gerektiğinden bahseder. İnsan olmanın ön kabullerinden biridir bu. Bizi biz yapan ve büyük oranda diğer canlılardan ayıran bir gerçeklik. Zira hayvanlardaki merhamet yalnızca kendi grubuna veya doğurduğuna karşıdır çoğunlukla. Hatta bazen ona karşı bile değil. Tercih edilmiş bir merhamettir yani. Bildiğimiz varlıklar içerisinde, bildiğimiz kadarıyla yalnızca insanda koşulsuz merhamet kabiliyeti vardır. Sınıflandırmadan, etiketlemeden ve ayrıştırmadan… Bitkilerinse bu tarz duyguları var mı, henüz bilmiyoruz.

Peki bir kabiliyetin var olması, onu kullandığımız anlamına gelir mi? Sanmıyorum. Öyle olsaydı tüm düşünsel sistemlerin öncelediği bir şey toplumda illa ki kendini gösterirdi. Biz düşünce sistemlerimizin, inancımızın, ideolojimizin en mükemmeli ve en kapsayıcısı olduğu ile övünürken bir şey oluyor ve kendimizi birden bizden farklı olanla karşı karşıya buluyoruz. O an ideolojimizin öncelediği o merhamet duygusu onlara sirayet etmiyor. Ya da tam tersi, onların ideolojisinin öncelediği merhamet, bize sirayet etmiyor.

Bu durumda ‘gerçek’ bir merhametten söz edebilir miyiz? Şartlı bir merhamet, merhamet midir gerçekten? Bitkilerin duyguları var mı bilmiyoruz ama Cibran’ın da dediği gibi çiçek açmış bir ağaç kokusunu yayarken insan seçmez.

“Hiç acı çekmeden verenler var, onlar vermekten ne zevk alırlar, ne de vermenin bir erdem olduğunu düşünürler;

Vadideki mersin ağacı nasıl yayıyorsa hoş ve güzel kokusunu, öyle verirler.

Tanrı onların elleri aracılığıyla konuşur, onların gözlerinden gülümser yeryüzüne.”

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir