FİLM

PARAZİT

Üsttekiler ve alttakiler… Üsttekiler için nedir etik? Alttakiler için nedir? İkisinin bakışı aynı olabilir mi? Olmazsa bu farklılıklar doğal kabul edilebilir mi? Toplumda bu tarz farklılıkların olması hoş mu, doğru mu, etik mi? Ya da ne dereceye kadar etik sayılabilir?

İnsanlar bir günde kutuplaşmıyor. Kimileri sahnenin baş aktörü olurken kimileri her zaman perde arkası çalışanı oluyor. Sorun bunun böyle olması değil, perde arkasındakilerin hiçbir zaman sahneye çıkma ihtimalinin olmaması. Düşen ve acı içinde olan insan, acısına kayıtsız kalana karşı nefret biriktirir içinde. Seni birey olarak kabul etmeyenleri birey olarak görmek ve onlara karşı adalet duygunu canlı tutmak o kadar da kolay değil. Bu tarz farklılıklar insanlarda etik duyarsızlaşması yaratıyor. Bu yüzden hangi pencereden etik?

‘Emek’ burada anahtar kelime. Doğal bir akışta emeğin ölçüsünde ilerlersin, emek vermezsen ‘aşağıya’ düşersin. Fakat bazen insanoğlu öyle bir düzen kuruyor ki, bu çarkın içinde ne kadar emek versen de ezilmeye mahkum oluyorsun. İşte sorun bu.

Filmin en can alıcı sahnesi, evden kaçan ailenin kendi evlerine giderken adım adım, merdiven merdiven ‘aşağı’ inmeleri ve indikçe ortamın kasvetinin artması. Çarpık kentleşme, sokak kenarına yığılı çöpler, karmaşık elektrik telleri, evini su basmış insanlar… Yukarındakilerin romantize ettiği yağmurun aşağıdakileri lağım sularına bulaması… Yukarıdakiler için bir kamp macerası, aşağıdakiler için fışkıran klozetin üstünde içilen bir sigara…

Ayrıca manevi başarıların diğerleri için beş para etmediğini bir kez daha görüyoruz.

İşte size yüzyıllar boyu kurulmuş sözde eşitlikçi düzenlerin gerçek resmi. Merak ediyorum, gerçekten eşitlikçi, emeğe dayalı ve adil bir düzen nasıl olurdu?

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir