
ADOLESCENCE
Sen Nuh da olsan Kenan gibi bir oğlun olabilir mi? Çocukların karakteri ve davranışları hep anne- baba bağlamında mı gelişir yoksa anne babaya rağmen de olur mu bazı şeyler? Dede koruk yediğinde torunun dişi kamaşır mı gerçekten? Peki dede koruğu yediğini gizlerse de kamaşır mı torunun dişi?
Bazen ebeveynlerin iyilik, yeterlilik, başarı algısı yanlış şekillenmiş olabiliyor. Bu sebeple doğru yolda olan birine yanlış yoldaymış muamelesi yapabiliyorlar. Sen bu yoldan gitmek istiyorsun, o senin için şu yolu uygun gördüğü için kendini o yola adapte etmeye çalışıyorsun. Sen resim seviyorsun o senin maç oynamanı istiyor. Yapamadığında da sana yetersiz hissettirebiliyor ve bunların hepsi bilinçsizce oluyor.
Öte yandan ah bu yüzleşilmeyen duygular… Sen etkilenmedim ya da hallettim sanırken nasıl da onları taşıyacak bir başkasını buluyorsun. Ve bu kişiyi genelde kendi evinde buluyorsun. Babanın öfkesini sükûnetle karşıladın, aştın sanırken aynı öfkeyi çocuğunda görebiliyorsun mesela. Yine bir şekilde ayağına dolaşıyor yani halı altına süpürülenler. İyisi mi, herkes kendi duygusunun hamallığını yapsın ve mümkünse onu yeri ve zamanındayken yaşasın.
Gerçek temas olan ilişkilerde herkes olmak istediği gibi olabilir. Yoğun göze girme çabasının olduğu yerde manipülasyon vardır ve böyle bir ortamda özgün bir kişilik oluşmaz. Canavara dönmüş insanların canavarlaşma sürecine yakından bakınca insanı bir hüzün kaplıyor. Çünkü oralarda genelde kendi karanlığıyla hiç yüzleşmemiş ‘aydın’ ebeveynler oluyor.
Fakat yine de şu bir gerçek ki; hayat öyle bir kargaşalar yumağı ve öyle çok kelebek etkisi barındırıyor ki bazı soruların net cevaplarına bir türlü ulaşamıyoruz.
Bu çocuk bana Uğultulu Tepeler’deki Heathcliff’i hatırlattı. Yaşattığı duygular onun kadar yoğun olmasa da burada da yine çocuğa acısan mı kızsan mı bilemiyorsun.
