DENEMELER

MEZARLIKLARA ÖVGÜ

Kendimi bildim bileli mezarlıklar bana huzur verir. Ne sebeple gidersem gideyim, kafam bir miktar rahatlamış dönerim oralardan. Çünkü mezarlıklar bana cesur olmayı hatırlatıyor. Eninde sonunda öleceğimizi bilmek, yaşanmamış bir yaşamdansa bazı riskler hatta kayıplar pahasına da olsa cesurca yaşamanın ‘gerçekten’ yaşamak olduğunu hatırlatıyor.

Çoğu zaman geldiğimiz çizgiden devam ediyor ve sınırlarımızı zorlamıyoruz. Zihnimizin alışageldiği kalıplardan çıkmıyor, gerçek heveslerimizin peşine düşmüyoruz. En tehlikesiz ve garanti yol bize ideal geliyor. Farklılıkları hayatımıza dâhil etmeyi gereksiz bir stres kaynağı olarak görüyoruz ve günün sonunda tekdüze bir hayatın sıradan bir kahramanı oluyoruz.

Sonra belli bir yaştan sonra Doğan Cüceloğlu hocamızın da dediği gibi “Yaşadım mı be gerçekten?” diyoruz. İşte bu çok acı bir yüzleşme. Yaşamak ama yaşamamış olarak…

Hayata dokunmak demek belki gerçek bir ilişki için yalanından vazgeçmek; insanlarla gerçek, samimi temaslarda bulunabilmek; kalıplarından sıyrılıp gerçekte kim olduğunu fark etmek ve o kişiyi deneyimlemek; bir şeyler üretmenin ya da bir hayata dokunmanın hazzını yaşamak ve en önemlisi önemli yol ayrımlarında hayatın hakkını veren yolu seçmek ve hayata yenilikler katabilmek demek. Verilen her kararın hayata yansıyan bir bedeli olacaktır. Fakat yaşamak tam da bu değil midir zaten? Dinamik ve akışkan…

Hayatlarımız cesaret edilip verilememiş kararlarla dolu. Öldürülmüş ihtimaller, açığa çıkarılamamış fırsatlarla… Kavunun çekirdekleri kadar yaşam ihtimalimiz olduğunu düşününce, en tatmin edecek olan seçeneğin şu anki yaşamımız olup olmadığını düşünmemek elde değil. Tatmin duyduğumuz bir hayattaysak ne mutlu bize. Yok, eğer değilsek daha harekete geçmemiz gereken konular var demektir.

İşte mezarlıklar bana bunları hatırlatıyor. Yaşamak denen şeyin yeri geldiğinde cesur kararlar verebilmek, hayata geldiğimizde bize sunulan yolun biraz olsun dışına çıkabilmek olduğunu. Biraz risk almanın, hayata gerçekten dokunmanın önemini… Çünkü oralarda basit korkuları yüzünden hayata hiç dokunamamış insanlar yatıyor. Ayrıca tam tersine hatalarıyla, kayıplarıyla hayatı deneyimlemiş olanlar da. Ve ben o cesareti gösterenlerin orada daha huzurlu yattığına inanıyorum.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir